🇷🇺 Rusya’daki devlet dairelerinin ve bunların sağladıkları kamusal hizmetlerin tarihi oldukça eskilere dayanmaktadır. Asırlar boyunca devleti yöneten hükümdar ve kadroların değişimi ile eşzamanlı olarak toplumun hemen her alanı da kaçınılmaz bir dönüşüm sürecine maruz kaldı. Ancak profesyonel yöneticilere olan ihtiyaç hiçbir zaman değişmedi. Malum olduğu üzere, 1990’lı yıllarda çok daha farklı bir siyasi yapılanma ve misyonla demokratik bir devlet olarak giren Rusya’da ihtiyaç duyulan yönetim kadrosunu yetiştirmek maksadıyla klasik eğitim metotlarıyla Sovyet yükseköğretiminin en mühim başarılarını bünyesinde bir araya getiren Kuzeybatı Kamu Yönetimi Akademisi kuruldu. Ardından Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Akademisi ile birleşen kurum, böylece imparatorluk başkenti St. Petersburg’daki en büyük üniversitelerden biri haline geldi ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Akademisi Kuzeybatı Kamu Yönetimi Enstitüsü adını aldı. Elbette uzun asırlara dayanan kadim geleneklerle uyum, sadece eğitim süreçlerinden ibaret değildir. Dolayısıyla kurum, kuzeyin başkentinin paha biçilmez tarihi ve kültürel mirasıyla da yakın temas halindedir. Enstitü çatısı altında faaliyet gösteren tüm fakülteler şehrin tarihi merkezinin tam da kalbinde yer alan görkemli binalarda yer almaktadır. Öte yandan, yeni akademik yıl başlangıç törenleri de St. Petersburg ile özdeşlemiş önemli mekanlardan biri olan Petropavlovskaya Kalesi’nde düzenlenir.
Günümüzde Rusya’nın ve Avrupa’nın marka değeri yüksek üniversiteleri arasında yer alan Rusya Devlet Başkanlığı Kuzeybatı Kamu Yönetimi Enstitüsü’ne, her yıl en iyi liselerden derece ile mezun olan aday öğrenciler kayıt yaptırmaktadır. Kamu hizmetlerinin ve özel sektörün geleceğini şekillendirecek birer profesyonel olacak bu gençler, kamu idaresi, belediye yönetimi, ekonomi, hukuk, uluslararası ilişkiler, uluslararası güvenlik ve sosyal teknolojiler anabilim dallarında birbirinden farklı pek çok profilde öğrenim görmektedir. Dünyanın dört bir yanındaki partner üniversitelerle aktif bir işbirliği yürüten enstitünün hali hazırda sahip olduğu eğitim standartları, uluslararası kriterlerin tamamını karşılayacak düzeydedir. Dünya çapında geçerli kalite sertifikalarına sahip olan kurum, aynı zamanda en iyi üniversiteler sıralamalarında da lider konumdadır.
#RusyaBursları #RusEviAnkara #EducationinRussia #РусскийДомАнкара #ВУЗыРоссии
Günümüzde Rusya’nın ve Avrupa’nın marka değeri yüksek üniversiteleri arasında yer alan Rusya Devlet Başkanlığı Kuzeybatı Kamu Yönetimi Enstitüsü’ne, her yıl en iyi liselerden derece ile mezun olan aday öğrenciler kayıt yaptırmaktadır. Kamu hizmetlerinin ve özel sektörün geleceğini şekillendirecek birer profesyonel olacak bu gençler, kamu idaresi, belediye yönetimi, ekonomi, hukuk, uluslararası ilişkiler, uluslararası güvenlik ve sosyal teknolojiler anabilim dallarında birbirinden farklı pek çok profilde öğrenim görmektedir. Dünyanın dört bir yanındaki partner üniversitelerle aktif bir işbirliği yürüten enstitünün hali hazırda sahip olduğu eğitim standartları, uluslararası kriterlerin tamamını karşılayacak düzeydedir. Dünya çapında geçerli kalite sertifikalarına sahip olan kurum, aynı zamanda en iyi üniversiteler sıralamalarında da lider konumdadır.
#RusyaBursları #RusEviAnkara #EducationinRussia #РусскийДомАнкара #ВУЗыРоссии
Kendi uzmanlık alanlarında otorite olarak kabul edilen bilim insanlarından ve araştırmacılardan oluşan öğretim üyesi kadrosunun %92'si doktora derecesine sahiptir. Çağdaş dünya düzeninde sürekli değişen koşullara ve artan rekabete uyum sağlama yeteneğine uygun stratejiler geliştirip uygulayan Kuzeybatı Kamu Yönetimi Enstitüsü, eğitsel ve bilişsel konseptlerin hazırlanmasında ileri teknolojilerden ve güncel trendlerden istifade etmektedir. Dolayısıyla, teorik süreçlerin yanında, uygulamalı eğitimler de öğrenim sürecinin ayrılmaz bir parçası olmaktadır. Elbette yükseköğrenim sadece derslerden ibaret değildir. Öğrenci girişimlerinin, inisiyatiflerinin ve yaratıcı faaliyetlerinin uygulanabilmesi için gereken tüm şartlar ve fırsatlar kurum tarafından sunulmaktadır. Bu bağlamda, Öğrenci Kulüpleri Yönetimi birbirinden farklı festivaller, yarışmalar, spor etkinlikleri, bilimsel ve gönüllü etkinlikler düzenleyerek, keşfedilmemiş gerçek yeteneklerin ortaya çıkması için alan yaratmaktadır. Öte yandan, enstitünün Finlandiya Körfezi kıyısında bulunan Akademik Eğitim ve Sağlık Merkezi’nde devamlı olarak tertip edilen seminer, eğitim, konferans, ileri uzmanlık kursları, atölye çalışmaları ve diğer eğitim-öğretim etkinlikleri de öğrencilerin boş zamanlarını en etkin biçimde değerlendirebilmelerine imkan tanımaktadır.
Yükseköğretimde geleneksel yaklaşımlar ile sürekli yenilik ilkesini oldukça uyumlu ve verimli bir şekilde bir araya getirmeyi başaran RANEPA Kuzeybatı Kamu Yönetimi Enstitüsü, kentin, ülkenin ve dünyanın ihtiyaç duyduğu yeni nesil yetkin yöneticileri yetiştirmekte; dolayısıyla, dünya üzerinde yaşayan her insanın refah seviyesinin yükseltilmesine doğrudan katkı yapmaktadır. Unutmayın, sizlere bir ülkeyi nasıl yöneteceğinizi öğreten bir üniversite, yalnızca başarılı bir kariyere sahip olmanızı değil, aynı zamanda güçlü bir lidere dönüşmenizi de sağlar!
#RusyaBursları #RusEviAnkara #EducationinRussia #РусскийДомАнкара #ВУЗыРоссии
Yükseköğretimde geleneksel yaklaşımlar ile sürekli yenilik ilkesini oldukça uyumlu ve verimli bir şekilde bir araya getirmeyi başaran RANEPA Kuzeybatı Kamu Yönetimi Enstitüsü, kentin, ülkenin ve dünyanın ihtiyaç duyduğu yeni nesil yetkin yöneticileri yetiştirmekte; dolayısıyla, dünya üzerinde yaşayan her insanın refah seviyesinin yükseltilmesine doğrudan katkı yapmaktadır. Unutmayın, sizlere bir ülkeyi nasıl yöneteceğinizi öğreten bir üniversite, yalnızca başarılı bir kariyere sahip olmanızı değil, aynı zamanda güçlü bir lidere dönüşmenizi de sağlar!
#RusyaBursları #RusEviAnkara #EducationinRussia #РусскийДомАнкара #ВУЗыРоссии
🇹🇷 Türkiye Cumhuriyeti Rus Dili ve Edebiyatı Haftası sona erdi
Rusya Uluslararası İşbirliği Ajansı Rossotrudniçestvo Türkiye Temsilciliği Rus Evi Ankara çatısı altında düzenlenen Rus Dili ve Edebiyatı Haftası, 19 Kasım Cuma günü gerçekleştirilen kapanış töreniyle sona erdi. Tam beş gün boyunca devam eden istişare ve yuvarlak masa toplantılarında, Türkiye’de tatbik edilen Rusça eğitim süreçlerinin mevcut durumunu ve karşılaşılan meseleleri ele alan katılımcılar, yabancı dil olarak Rusçanın yanı sıra, karma ailelerde dünyaya gelen çift dilli çocuklar için Rusça eğitimine ilişkin öğretim yöntemlerini de tartışıp, görüş alışverişinde bulundular. Öte yandan, hafta kapsamında tertip edilen konferans ve sempozyumlarda söz alan dil bilimci öğretim üyeleri, Rusça eğitimindeki metodik yaklaşımlarla ilgili olarak Zlatoust, Ankara CLT ve Rusya Halkların Dostluğu Üniversitesi yayınevleri tarafından basılan en yeni eserleri tanıyıp, geleneksel Rus lezzetlerini deneme fırsatı da buldu.
Yine etkinlik programı çerçevesinde Rus Evi Ankara ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen Genç Çevirmenler Okulu da, özellikle Rus Dili ve Edebiyatı bölümlerinde öğrenim gören Türk öğrencilerin yoğun ilgisi ile karşılaştı. 50’den fazla öğrencinin katıldığı etkinlikte, Türkçe dil grubundan çeviri yapmanın tipik zorluklarını ele alan interaktif dersler, öğrenciler tarafından oldukça faydalı bulundu. Ayrıca, etkinliğe iştirak eden tüm öğrenciler, kendilerine görev olarak verilen küçük şiirleri Rusçadan Türkçeye ve Türkçeden Rusçaya başarıyla tercüme etti.
Başta Türkiye, Rusya, Azerbaycan ve İspanya olmak üzere, 30 farklı ülkeden 300’e yakın katılımcının iştirak ettiği konferans, seminer ve sempozyum etkinliklerinde yüz yüze ve çevrim içi formatta pek çok bilimsel sunum yapıldı.
Rossoturniçestvo Ajansı ve Rus Evi Ankara’nın destekleriyle organize edilen Türkiye Cumhuriyeti Rus Dili ve Edebiyatı Haftası’nın kapanış töreninde söz alan Rus Evi başkanı Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko, son derece etkin ve verimli olarak nitelendirdiği etkinliğin Türkiye Cumhuriyeti’nde her yıl düzenlenmesini önererek tüm katılımcı ve misafirlere teşekkür etti.
Rusya Uluslararası İşbirliği Ajansı Rossotrudniçestvo Türkiye Temsilciliği Rus Evi Ankara çatısı altında düzenlenen Rus Dili ve Edebiyatı Haftası, 19 Kasım Cuma günü gerçekleştirilen kapanış töreniyle sona erdi. Tam beş gün boyunca devam eden istişare ve yuvarlak masa toplantılarında, Türkiye’de tatbik edilen Rusça eğitim süreçlerinin mevcut durumunu ve karşılaşılan meseleleri ele alan katılımcılar, yabancı dil olarak Rusçanın yanı sıra, karma ailelerde dünyaya gelen çift dilli çocuklar için Rusça eğitimine ilişkin öğretim yöntemlerini de tartışıp, görüş alışverişinde bulundular. Öte yandan, hafta kapsamında tertip edilen konferans ve sempozyumlarda söz alan dil bilimci öğretim üyeleri, Rusça eğitimindeki metodik yaklaşımlarla ilgili olarak Zlatoust, Ankara CLT ve Rusya Halkların Dostluğu Üniversitesi yayınevleri tarafından basılan en yeni eserleri tanıyıp, geleneksel Rus lezzetlerini deneme fırsatı da buldu.
Yine etkinlik programı çerçevesinde Rus Evi Ankara ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen Genç Çevirmenler Okulu da, özellikle Rus Dili ve Edebiyatı bölümlerinde öğrenim gören Türk öğrencilerin yoğun ilgisi ile karşılaştı. 50’den fazla öğrencinin katıldığı etkinlikte, Türkçe dil grubundan çeviri yapmanın tipik zorluklarını ele alan interaktif dersler, öğrenciler tarafından oldukça faydalı bulundu. Ayrıca, etkinliğe iştirak eden tüm öğrenciler, kendilerine görev olarak verilen küçük şiirleri Rusçadan Türkçeye ve Türkçeden Rusçaya başarıyla tercüme etti.
Başta Türkiye, Rusya, Azerbaycan ve İspanya olmak üzere, 30 farklı ülkeden 300’e yakın katılımcının iştirak ettiği konferans, seminer ve sempozyum etkinliklerinde yüz yüze ve çevrim içi formatta pek çok bilimsel sunum yapıldı.
Rossoturniçestvo Ajansı ve Rus Evi Ankara’nın destekleriyle organize edilen Türkiye Cumhuriyeti Rus Dili ve Edebiyatı Haftası’nın kapanış töreninde söz alan Rus Evi başkanı Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko, son derece etkin ve verimli olarak nitelendirdiği etkinliğin Türkiye Cumhuriyeti’nde her yıl düzenlenmesini önererek tüm katılımcı ve misafirlere teşekkür etti.
🇹🇷 Ünlü Rus balerini Maya Plisetskaya 20 Kasım 1925 tarihinde Moskova’da doğmuş. 2 Mayıs 2015 tarihinde Münih şehrinde vefat etmiş. Annesi sessiz-film yıldızlarından Rachel Messerer Plisetskaya; babası Mikhail Plisetski ise bir diplomat ve aynı zamanda mühendis ve maden işletmecisi. Baba, her ne kadar sanatla ilgili olmasa da baleye çok düşkündü. Maya’nın erkek kardeşi Alexander Plisetski ünlü bir koreograf olmuştu. Yeğeni Anna Plisetskaya da tanınmış balerinler arasındaydı. Ancak, aile ünlü bir Litvanyalı aile olmasına rağmen aile fertleri Yahudi kökenli olmalarının acısını çekmişler.
Baba, 1938 de Stalin’in adamları tarafından önce tutuklanıyor, sonra da öldürülüyor. Maya Plisetskaya babasının öldürülmüş olduğunu ancak 1989 yılında öğrenir. Babanın tutuklanmasından hemen sonra anne ve Maya’nın 7 aylık erkek kardeşi de Kazakistan’daki işçi kampına götürülürler. Birdenbire ailesinden kopan Maya teyzesi Sulamif Messerer’in yanında kalır.
Teyze Sulamif Messerer ve dayı Asaf Messerer, Bolşoy Balesi’nin ünlü solistleridir. Sonraları Bolşoy Tiyatrosu Bale Okulu’nda eğitmen olurlar. Maya Plisetskaya, 1944 yılında basılmış olan I,Maya Plisetskaya (Ben, Maya Plisetskaya) adlı otobiografisinde teyzesi ile gergin durumlar yaşadığını ama dayısı ile daha yakın olduğunu anlatır. Dayısı, 80 li yaşlarına rağmen Maya da 60 yaşındayken Amerika Turnesinde Maya’nın yanında olmuştur. Teyze, Maya’yı 8 yaşındayken Bolşoy Bale Akademisi’ne götürür. Maya’nın şaşırtıcı yeteneği burada keşfedilir. Maya Bolşoy eğitimine başlar ve çok kısa zamanda ilerleme gösterir. Öğrenciyken bile baş rollerde sahneye çıkmaya başlar. 1943 yılında mezun olduğu zaman Bolşoy Bale Topluluğunda solist olarak dans etmeye başlar. 1945 yılında da baş balerin olur. 1949 yılında Stalin’in 70. Doğum günü kutlamalarında dans eder. İzleyiciler arasında Mao Zedong da vardır. Ancak, Stalin’in baskıcı rejimi onun dans hayatını da etkiler. 1959 yılına kadar yurt dışı turnelerine katılma izni verilmez.
Baba, 1938 de Stalin’in adamları tarafından önce tutuklanıyor, sonra da öldürülüyor. Maya Plisetskaya babasının öldürülmüş olduğunu ancak 1989 yılında öğrenir. Babanın tutuklanmasından hemen sonra anne ve Maya’nın 7 aylık erkek kardeşi de Kazakistan’daki işçi kampına götürülürler. Birdenbire ailesinden kopan Maya teyzesi Sulamif Messerer’in yanında kalır.
Teyze Sulamif Messerer ve dayı Asaf Messerer, Bolşoy Balesi’nin ünlü solistleridir. Sonraları Bolşoy Tiyatrosu Bale Okulu’nda eğitmen olurlar. Maya Plisetskaya, 1944 yılında basılmış olan I,Maya Plisetskaya (Ben, Maya Plisetskaya) adlı otobiografisinde teyzesi ile gergin durumlar yaşadığını ama dayısı ile daha yakın olduğunu anlatır. Dayısı, 80 li yaşlarına rağmen Maya da 60 yaşındayken Amerika Turnesinde Maya’nın yanında olmuştur. Teyze, Maya’yı 8 yaşındayken Bolşoy Bale Akademisi’ne götürür. Maya’nın şaşırtıcı yeteneği burada keşfedilir. Maya Bolşoy eğitimine başlar ve çok kısa zamanda ilerleme gösterir. Öğrenciyken bile baş rollerde sahneye çıkmaya başlar. 1943 yılında mezun olduğu zaman Bolşoy Bale Topluluğunda solist olarak dans etmeye başlar. 1945 yılında da baş balerin olur. 1949 yılında Stalin’in 70. Doğum günü kutlamalarında dans eder. İzleyiciler arasında Mao Zedong da vardır. Ancak, Stalin’in baskıcı rejimi onun dans hayatını da etkiler. 1959 yılına kadar yurt dışı turnelerine katılma izni verilmez.
1959 yılında ise Kruşçev bu yasağı kaldırır. Bu arada Maya Plisetskaya çok ünlü bir dansçı olmuştur. Amerika turnesinden Rusya’ya geri dönmüş olması da ilgi çekmektedir. Maya Rusya’yı terk edip başka ülkelere sığınmamıştır. Plisetskaya, Bolşoy Tiyatrosu’nun sahnesini bile över ve bu sahneyi diğer dünyaca ünlü tiyatro binalarının sahnelerine tercih eder. Onun için Bolşoy Tiyatrosu sahne zemininin tahtaları bile başkadır.
Plisetskaya bale tarihinde olağanüstü tekniğiyle, güçlü zıplama hareketleriyle, sertlikle yumuşaklığı başarılı bir şekilde kaynaştırmasıyla, etkileyici kol ve el hareketleriyle, esnek sırtıyla, vücudunun her noktasını kontrol eden dengeli dansçılığıyla ve dramatik yönüyle eşsiz bir dans sanatçısı olmuştur.
Rus Balesi’nin ondan önceki efsane dansçısı Galina Ulanova 1960 yılında sahneyi bırakınca Maya Plisetskaya’ya “prima ballerina assoluta” (bir balerinin alabileceği en yüksek ünvan; daha çok Rusya’da verilen bir ünvan) ünvanı verilir.
Artık Plisetskaya “Bolşoy Balesi” olmuştur. Balede birçok karakterleri canlandıran Plisetskaya’nın en ünlü rolleri; Odette-Odile (Kuğu Gölü), Aurora (Uyuyan Güzel), Kuğu (Kuğu’nun Ölümü), Carmen (Carmen Suite).
1967 yılında Carmen’i canlandırdığı zaman bale tarihinde de çığır açmıştır. Kübalı koreograf Alberto Alonso özellikle Maya Plisetskaya için bu rolü yaratırken Bizet’nin müziğini de yeniden ele alır ve 1958 yılından beri Maya’nın eşi olan besteci Rodion Shchedrin ile müzik üzerinde beraber çalışırlar. Maya’nın Carmen rolüne getirdiği dramatik boyut onu bir efsane yapmıştır. Her ne kadar Maya’nın Carmen’e getirdiği modern yaklaşım ve radikal yorum Bolşoy’da önceleri tepkilere yol açmışsa da Carmen balesi sonraları Bolşoy repertuvarının vaz geçilmez eseri olmuştur.
Rodion Shchedrin (Shostakovich’ten sonra Sovyetler Birliği’nin ileri gelen bestecisi) Maya Plisetskaya’nın yarattığı balelerin bestelerini yapmıştır. Maya, Anna Karenina, Martı, Carmen, Küçük Köpekli Hanımefendi adlı balelerin koreografisini yapmıştır.
Maya 65 yaşında Bolşoy’dan emekli olur. Roma Opera Balesi’nin artistik yönetmenliğini de yapmış olan Plisetskaya’nın Sovyetler Birliği’nde aldığı ödül ve nişanlar yanında diğer ülkelerde de (Fransa, İspanya, Polonya, Japonya) aldığı ödüller, nişanlar, ve ünvanlar vardır.
Turnelerde ve seyahatlerinde tanıştığı birçok ünlü kişiler arasında besteci ve piyanist Leonard Bernstein (Maya’yı izlediği zaman onun için özel bir bale yaratmak istediğini belirtmiş), piyanist Arthur Rubinstein, roman yazarı John Steinbeck, John F. Kennedy ve eşi Jacqueline Kennedy, ressam Marc Chagall, film yıldızları Ingrid Bergman ve Natalie Wood gibi renkli kişiler vardır.
Bu ünlü kişiler arasında Türkiye’den Devlet Sanatçısı Meriç Sümen de vardır. Meriç Sümen 1967 yılında Alexi Kossigin’in davetlisi olarak Bakü, Moskova, St.Petersburg ( o zaman Leningrad) gibi şehirlerde hem bale izler hem Moskova’da Bolşoy Balesi’nin derslerine katılır. 1972 yılında ise Meriç Sümen Kiev-Odessa-Leningrad (o zamanki adı) – Moskova şehirlerinde Giselle balesinde dans etmek üzere Rusya’ya gider. Meriç’in Giselle’i çok beğeni toplar; onun hakkında övgü dolu yazılar yayınlanır. Meriç Sümen, Maya Plisetskaya ile tanışmış, onunla çalışmış ve ondan çok etkilenmiştir. Maya Plisetskaya da Meriç’i çok beğenmiş, çok yetenekli bulmuş ve Meriç’e teknik bakımdan önderlik etmiştir.
Ankara Devlet Opera ve Balesi 1977- 1978 Sezonunda Paquita ve La Bayadère balelerinden birer perdelik bölümleri sergiledikleri zaman konuk koreograf, Maya Plisetskaya’nın teyzesi Sülamif Messerer’dir. La Bayadère’ de Meriç Sümen- Oytun Turfanda, Gülcan Tunççekiç Kıraner-Oytun Turfanda, Deniz Özsoydaş-Mehmet Balkan, Rengin Taş-Erkan Çimenciler çiftleri dönüşümlü olarak dans ederler.
Plisetskaya bale tarihinde olağanüstü tekniğiyle, güçlü zıplama hareketleriyle, sertlikle yumuşaklığı başarılı bir şekilde kaynaştırmasıyla, etkileyici kol ve el hareketleriyle, esnek sırtıyla, vücudunun her noktasını kontrol eden dengeli dansçılığıyla ve dramatik yönüyle eşsiz bir dans sanatçısı olmuştur.
Rus Balesi’nin ondan önceki efsane dansçısı Galina Ulanova 1960 yılında sahneyi bırakınca Maya Plisetskaya’ya “prima ballerina assoluta” (bir balerinin alabileceği en yüksek ünvan; daha çok Rusya’da verilen bir ünvan) ünvanı verilir.
Artık Plisetskaya “Bolşoy Balesi” olmuştur. Balede birçok karakterleri canlandıran Plisetskaya’nın en ünlü rolleri; Odette-Odile (Kuğu Gölü), Aurora (Uyuyan Güzel), Kuğu (Kuğu’nun Ölümü), Carmen (Carmen Suite).
1967 yılında Carmen’i canlandırdığı zaman bale tarihinde de çığır açmıştır. Kübalı koreograf Alberto Alonso özellikle Maya Plisetskaya için bu rolü yaratırken Bizet’nin müziğini de yeniden ele alır ve 1958 yılından beri Maya’nın eşi olan besteci Rodion Shchedrin ile müzik üzerinde beraber çalışırlar. Maya’nın Carmen rolüne getirdiği dramatik boyut onu bir efsane yapmıştır. Her ne kadar Maya’nın Carmen’e getirdiği modern yaklaşım ve radikal yorum Bolşoy’da önceleri tepkilere yol açmışsa da Carmen balesi sonraları Bolşoy repertuvarının vaz geçilmez eseri olmuştur.
Rodion Shchedrin (Shostakovich’ten sonra Sovyetler Birliği’nin ileri gelen bestecisi) Maya Plisetskaya’nın yarattığı balelerin bestelerini yapmıştır. Maya, Anna Karenina, Martı, Carmen, Küçük Köpekli Hanımefendi adlı balelerin koreografisini yapmıştır.
Maya 65 yaşında Bolşoy’dan emekli olur. Roma Opera Balesi’nin artistik yönetmenliğini de yapmış olan Plisetskaya’nın Sovyetler Birliği’nde aldığı ödül ve nişanlar yanında diğer ülkelerde de (Fransa, İspanya, Polonya, Japonya) aldığı ödüller, nişanlar, ve ünvanlar vardır.
Turnelerde ve seyahatlerinde tanıştığı birçok ünlü kişiler arasında besteci ve piyanist Leonard Bernstein (Maya’yı izlediği zaman onun için özel bir bale yaratmak istediğini belirtmiş), piyanist Arthur Rubinstein, roman yazarı John Steinbeck, John F. Kennedy ve eşi Jacqueline Kennedy, ressam Marc Chagall, film yıldızları Ingrid Bergman ve Natalie Wood gibi renkli kişiler vardır.
Bu ünlü kişiler arasında Türkiye’den Devlet Sanatçısı Meriç Sümen de vardır. Meriç Sümen 1967 yılında Alexi Kossigin’in davetlisi olarak Bakü, Moskova, St.Petersburg ( o zaman Leningrad) gibi şehirlerde hem bale izler hem Moskova’da Bolşoy Balesi’nin derslerine katılır. 1972 yılında ise Meriç Sümen Kiev-Odessa-Leningrad (o zamanki adı) – Moskova şehirlerinde Giselle balesinde dans etmek üzere Rusya’ya gider. Meriç’in Giselle’i çok beğeni toplar; onun hakkında övgü dolu yazılar yayınlanır. Meriç Sümen, Maya Plisetskaya ile tanışmış, onunla çalışmış ve ondan çok etkilenmiştir. Maya Plisetskaya da Meriç’i çok beğenmiş, çok yetenekli bulmuş ve Meriç’e teknik bakımdan önderlik etmiştir.
Ankara Devlet Opera ve Balesi 1977- 1978 Sezonunda Paquita ve La Bayadère balelerinden birer perdelik bölümleri sergiledikleri zaman konuk koreograf, Maya Plisetskaya’nın teyzesi Sülamif Messerer’dir. La Bayadère’ de Meriç Sümen- Oytun Turfanda, Gülcan Tunççekiç Kıraner-Oytun Turfanda, Deniz Özsoydaş-Mehmet Balkan, Rengin Taş-Erkan Çimenciler çiftleri dönüşümlü olarak dans ederler.